29 Ekim 2008 Çarşamba

Ligimiz ve Hakem Hataları...

Heralde ezeli rekabeti bilmeyenimiz yoktur. Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı; rakibi puan kaybetsin de nasıl kaybederse kaybtsin mantığındadırlar.

Aslında burada, taraftarların imdadına hakem yetişir. Bir hata yapar, tüm ülke onu konuşur. Bunu böyle yapmalıydı şunu şöyle yapmalıydı...

Ancak, insanlarımızda da suç yok kanımca. Empati olayı, ülkemizde çok geç yaşanmış bir olaydır. İnsanlar, empati kuramadığından bir tek kendi pencerelerinden bakarlar olaylara...

Ancak, hiç düşündünüz mü diye sormaz kimse. 1 top, 22 oyuncu, 2 kale, ve 70 milyon senin bir anlık hatanı bekliyor. Sana küfretmek, seni yerden yere vurmak, "Hakem yüzünden puan kaybettik" diyebilmek için...

Bunun en güzel örneği kuşkusuz pazar günü oynanan Eskişehirspor - Galatasaray maçıdır. Baors elle gol atmış, Eskişehirspor, 2 golünü ofsayttan atmış, Galatasaray'ın bir penaltısı verilmemiş vs. vs. Tüm Türkiye için hakeme, dahası hakemin anasına, bacısına, sülalesine küfretme vaktidir...

Biz, yolda biriyle kavga ederken bile yukarıda verdiğim olgulara hakaret eden kişilerle kavga ederken, hakemin 70 milyondan bu olgularının küfür yediği zaman ne düşündüğünü, neler hissettiğini kim düşündü acaba? En kötüsü, biz bir kişiden yediğimiz zaman o kişiye saldırırken, hakem 70 milyondan küfür yerken kime saldıracak acaba? Erkeklik midir, insanlık mıdır bu?

Ancak, nedendir bilinmez diyeceklere şöyle bir şey diyeceğim. Tüm dünyada spor kategorisi altında oynana Futbol, artık bir yaşam biçimi haline gelmiştir. İnsanlar için takım tutmak, hobiden çok bir mezhep gibi yerleşmiş bir duygudur... Böyle bir ortamda küfür etmek de yemek de normal değil midir?

Peki, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş... Bu üç güzide kulübümüz; "Hakemlerimizin arkasındayız ancak, kasti gördüğümüz bir hareketinden sonra, yaptığı kusur hangi renk ve isime olursa olsun tepkimizi koyarız" gibisinden bir açıklama yapsa, TFF mi laf edecek MHK mı?

Bunların düşünülmesi gerektiğini düşünüyor ve satırlarımı burada sona erdiriyorum.

"Hakem" Değmemiş, Temiz Bir Lig İstediğimi de vurguluyorum!

Galatasaray Parçalısı...

Sanırım formayı tanıtmama gerek yoktur. Galatasaray'ın renkleri olan Sarı - Kırmızı, formaya eşit olarak bölünmüş iki parçaya yerleştirilerek hazırlanmış bir forma stilidir...

Ancak, günümüzdeki hâli, belki de ilk hâlinden çok uzak. Nedeni tabii ki bilinmez ancak, bana soracak olursanız endüstriyelleşmiş futbolun kurbanıdır bu parçalı forma...


Galatsaray denince, Galatasaraylılık denince akla gelen ilk isimlerdendir Metin Oktay... O, parçalı formasıyla ezeli rakip Fenerbahçe'nin ağlarını yırtmış, Taçsız Kral ünvanını almıştır...

Derken, 2006-07 sezonuyla birlikte, parçalı forma da orjinal halini kaybetmiş, yerini "Parçalı Forma olarak anılan" ancak, parçalı forma olmayan bir forma almıştır...


Ancak, gelin görün ki Galatasaray taraftarı, nedeni nedir bilinmez bir şekilde bu formaya akın etmiştir. "Klasik Parçalı Forma"ya... Adidas'ın forma yapımında kurabı olan formaya...

Galatasaray Yönetimi'nin el değiştirmesiyle birlikte, başta profesyonel spor takımları olmak üzere Galatasaray Store de düzenlenmiş, tüm taraftarların hayran kalacağı formalar dizayn edilmiştir.

Bunlardan biri de kuşkusuz, parçalı olarak düzenlenen formadır. Öze dönüş sinyali vermiştir bu forma bizlere...


İyi güzel ancak, Galatasaray Yönetimi, öyle bir fikir yarattı ki, gerçekten Metin Oktay'a jest oldu.

Ancak bu jest bile bizlere, parçalı formanın artık endüstriyel parçalı olarak tanınmasını sağlayacak bir jestti.


Aslında bu fotoğraflardan sonra bende pek yorum yapma isteği kalmadı ama...

Metin Oktay Parçalısı, oldu Endüstriyel Parçalı!